Aslında son yıllarda her kış İstanbul’a birkaç gün de olsa düşüyor yolumuz. Yazları ise aktarma için kullanıyoruz. Keyfini tam olarak çıkaramıyoruz demek bu da…
İstanbul kış mevsiminde çocuklarla gezmek için tasarlanmış bir şehir değil. Çünkü kalabalık, çünkü trafik, çünkü rüzgar, çünkü zor…
Hayaller
Her ziyaret öncesinde onlarca plan yapıyorum;
Rahmi Koç Müzesi’ne tekrar gideyim,
İstanbul Modern’i göreyim,
Galata Kulesi’ne çıkmayalı çok oldu çocukları götüreyim,
vapurla Beşiktaş’a geçip oradan Ortaköy’e yürüyeyim,
Maçka yokuşunu tırmanıp park üzerinden teleferiğe bineyim Taksime’e gideyim,
Eminönü Çarşısı’nı gezeyim,
İstinye – Emirgan sahilinde anılarımı yad edeyim,
İTÜ’ye uğrayıp çocuklara okuduğumuz, babalarıyla tanıştığımız mekanları anlatayım,
vapurla Boğaz turu yapayım,
Bostancı sahilinde yürüyeyim,
Bağdat Caddesi’nde şöyle keyifle alışveriş yapayım,
Beşiktaş’taki turşucuya uğrayayım,
Topkapı Sarayı’nı gezeyim,
Sultanahmet’te köfte yiyelim,
Yerebatan Sarnıcı’nı detaylarıyla çocuklara anlatayım,
Pierre Loti tepesinde çay içeyim,
Haliç’te balıkçıların fotoğrafını çekeyim,
Moda’da dondurma yiyeyim,
Çengelköy’e kahvaltıya gideyim,
Anadoluhisarı’ndan Rumeli’yi Rumelihisarı’ndan Anadolu’yu seyredeyim,
Karadeniz’e dek boğazı geçeyim, gibi gibi…
‘Bu saatte trafik olur’
‘Karşıya geçersen dönemezsin’
‘Hava soğuk, çocuk üşür’
‘Yağmurlu havada taksi bulamazsın’
‘Ben bile yıllardır gitmedim oraya’
‘Gel, şurada yeni bir yer açıldı orada içelim kahveyi’
‘Aman oralar çok kalabalık, birşey olur. Boşver!’
Türünden birçok cümle ile bu saydıklarımı yapamayıp bir bahara ertelerim. O bahar da bir türlü gelmedi, gelemedi… O yüzden İstanbul’a gidince ya kulakları tıkayıp başıma gelene razıyım demeli ya da bulunduğunuz noktadan 3 kilometre ötesine çıkmamalı. Benim 12 sene önce bıraktığım İstanbul ile bugünkü çok farklı çünkü…
Gerçekler
Gerçekler ise şöyle oluyor: Özgürlük Parkı, Oyuncak Müzesi, Bağdat Caddesi, Kadıköy ve Ataşehir dışına pek çıkmamak…
Bu sebeple bir sabah Beliz ile Kadıköy’e gittik. Vapurları izledik rıhtımda. Haydarpaşa’yı anlattım; ‘Bak biz akşam oradan trene binerdik, sabah Ankara’ya varır ODTÜ’de festivale giderdik’ diye. Simit alıp martıları besledik. Vapurların köpürdettiği sulara daldı gözümüz.
Ara ara kalan ağaçlarda konumlanan kuşları koşturdu uzun uzun. Gözümü ayırmamaya çalıştım; Zürih’te alıştığı rahatlıkla o ardına bakmazken.
Kitapçılara uğradık, birkaç da mağazaya.
Alaz’ı da aynı yaşlarda götürdüğüm balıkçılar çarşısına bu kez Beliz’i götürdüm. Beliz balıklara, balıkçılar Beliz’e takıldılar. Fazıl Bey’de türk kahvesi olmazsa olmazım. Karnı acıkan Beliz’i de Çiya’ya götürdüm. Ben tüm patlıcanlı yemekleri yedim, o da ekmek ve tatlı.
Başka bir gün de, Bağdat Caddesi’ne gittik birlikte. O yanımda olunca kitapçılar ya da oyuncakçılar mola yerimiz oldu. Ben gözüm dönmüş bir şekilde Türkçe kitaplar ararken, o da kendisine çocuk kitapları baktı raflarda. Bazen oyuncaklara takıldı gözü. Bir dip not vereyim; Lego alacaksanız yurtdışından alın ya da Amazon’dan alın…
Havalar güzel olduğundan her gün parka götürdüm; evin yakınındakine ve Selamiçeşme Özgürlük Parkı’na. Biliyor musunuz biz Filizi Köşk’te evlendik, yani Özgürlük Parkı’nın köşesindeki açık yeşil – filizi – renkteki köşkün bahçesinde. Orasının yeri ayrı yani…
İstanbul’da Çocuk Dostu Restoranlar
Ataşehir ise 20+ yıllık arkadaşlarımızla buluşma noktamız her defasında. Fark ettim ki çok çocuk dostu yerler var İstanbul’da. Her kafede, restoranda oyun odası ve oyun ablası bulunuyor. Ne büyük rahatlık! Avrupa’da böyle imkan bulamazsınız…
![]() |
Ataşehir Cafe Locale |
Gezenti Anne’nin İstanbul’da çocuk dostu kahvaltı – brunch önerisiyle Cafe Locale, bizim kalabalık grubumuz için mükemmeldi. Ortasında zeytin ağacı bile vardı. Çocuklar birbirlerine kavuşunca alt kata oyun odasına gittiler. Beliz de! Oyun ablası sayesinde yanımıza uğramadılar bile…
Akşam içinse İstanbul’a gelmişken balık yiyelim istedik. Balıkçılar, genelde çocuklar için pek uygun yerler olmazlar tabii. Yine sevgili Özlem’in internet sitesinden araştırmaya geçtim; Koşuyolu’ndaki Kipos’a gittik. Mezeleri güzeldi. Balık nefisti. Çocuklar da kendilerince takıldılar odada bir süre. Biz yemeğe 6 gibi gittiğimizden ortam çok sakindi, keyifle sohbet edebildik. Kalkacağımız vakit masalar dolmuş, kalabalık ve yüksek ses rahatsız eder olmuştu. Bu yüzden küçük çocuklar yanınızda olacaksa diğer masalardan daha önce gitmenizi öneririm.
Koşuyolu Kipos Balıkçı |
Bir İstanbul gezimiz de böylece sona erdi… Belki bir bahar gelirsem listemdeki yerleri karalayabilirim…
Siz oralardaysanız keyfini çıkarın İstanbul’un benim yerime de…