Çocuklu aileler için çok uygun diye yorumlarını okuduğum Assos’taki Kanara Otel‘de Eylül başında üç gece kaldık.

Alaz öğle uykusundayken zeytin ağaçlarıyla kaplı otoparkına girdik. Saat 2 olmasına rağmen odamız hazır değildi. Bir süre restoranda bekledik, daha doğrusu ben bekledim, Alaz ve babası iki adım ötemde oyun parkına daldılar. Odamız hazır haberi gelince Alaz’ı parktan zorla çıkarıp Kardelen isimli, oranın en güzel odalarından biri olduğu söylenilen, odamıza yerleştik. Babası balkonda Alaz’a meyve yedirirken ben de bir çırpıda eşyaları yerleştirdim. Mayoları giyip bir dakika bile yürümediğimiz plaja vardık.

Bu resmi odanın balkonundan çektim ve Facebook / Twitter takipçilerimle paylaştım. Birçoğu bana nerede olduğumu sordu. Bir kısmı seneye rezervasyon yaptıracaklarını söyledi. Güleryüzlü ve yardımsever otel sahibi Semahat Hanım’a duyurulur.

Çocuk deniz alanı ayrı…

2013 yılında mavi bayrak almış deniz güzel; ama hafif dalgalıydı. Hemen herkesin en az bir çocuğu vardı. Ufak bir mendirek ve çocuklar için duvar örülerek denizin içinde küçük bir havuz yaratılmış. Bodrum’da deniz suyunu soğuk bulduğundan denize girmeyen Alaz, buradaki havuz ve çocukları görüp suya girecek miydi? Pek hevesli değildi; ama kovasını, küreğini, gemisini yüzdürdük o minik deniz havuzunda. Suda oynayan diğer çocukları görünce birkaç adım attı suya kendiliğinden. Bu gidişle eve dönmeden yüzer diyorduk.

Akşamüzeri plajda limonata, çay ve kek servisi vardı. Ekstra ücrete tabii ki. Alaz kumsalda birkaç arkadaş buldu kendine, onlarla oynadılar. Çok şükür yaz bitmeden benim de plajda bir ayak resmim oldu sonunda!
Deniz sefası ardından çabucak duşunu aldırdık. Zaten odada bir dakika tutmak imkansızdı. Babasıyla top oynamaya gittiler.
Hayvanlar alemi
Akşam yemeği 19:30’da başlıyordu. Acıkan oğlumuzu oyalamak için bahçeyi gezdik. Çitler ardındaki oğlakları sevdik.

Başta çekingen davrandı. Diğer çocukların oğlakları zeytin yapraklarıyla beslediğini görmesi korkularını giderdi. 

Hamakta sallansam…

Plajda ve bahçe içinde hamaklar bulunuyor. Üstelik bebek hamakları da var. Bizim velet biraz büyük olduğundan içinde durmak istemedi. Eminim ufak bebekler hamakta sallanmaya hatta uyumaya bayılır.

Çocuk kulübünü pek severiz
Saat başı uğradığımız gemili çocuk oyun parkı her ailenin kurtarıcısıydı. Salıncak, kaydırak ve gemiye tırmanmak favori oyunları oldu. Biz de o sırada diğer çocuklu ailelerle tanışma ve muhabbet etme imkanı bulduk. Ben dahil bir çoğu çocuğunun yemediğinden bahsediyordu. Nasıl yesin ki? Çocuklar için yapacak tonlarca aktivite var. Birinden diğerine koşmakla geçiyor vakitleri, oturup yemekle kim zaman kaybedecek?!

Sinema hazırlıkları
Restoran oyun parkının yanında. Gözün çocuktayken masada oturma imkanı var yani. Büyük çocukları olanlar veya çocuksuz tatil yapanlar için deniz kıyısında da masalar mevcut. İlk gece biz de denize nazır yedik yemeğimizi. Oğuzhan abisiyle tanıştık Alaz’ın. Alaz’ı alıp oyun parkına götürmeyi teklif etti; bayılarak kabul ederdim ama yemeğini henüz yememişti. Aklı fikri restoranın diğer ucundaki oyun parkında ve minderlerdeydi. Akşam yemeklerinde soğuk mezeler ve zeytinyağlılar için açık büfe var. Ayrıca sıcak yemek için üç seçenekten birini seçmek durumundasınız. Genelde biri et, biri balık ve diğeri tavuktu biz oradayken. Yemekler bahçeden toplanmış sebzeler kullanıldığından oldukça lezzetli ve tazeydi. Ahtapot salatası, paçanga böreği, deniz börülcesi, patlıcan salatası, yaprak sarma gibi her yerde bulunmayan mezeler de vardı açık büfede. Bir de her akşam çorba çıkıyordu. Üstelik tuzsuz yani bebek ve küçük çocuklar için olmazsa olmaz. Konuştuğum anneler çıkan yemeklerden ve lezzetlerinden oldukça memnundu. Tabii bunda yılların restoran tecrübeli sahibinin payı büyük.
Yemek ardından saat 21:00 gibi isteyen minderlere geçiyor ve Oğuzhan’ın seçtiği animasyon çizgi filmi izliyordu. Biz oradayken Ice Age serisi ve Ratatouille oynadı. Alaz daha çok koşturup minderlere zıplamayı tercih etse de babası sonunda ailecek film izleyeceğimiz için seviniyordu. Televizyona pek alışkın olmayan Alaz bir dakika kucağımda uyumak istiyor, ikinci dakika filme bakıyor, onuncu dakikadan sonra canı sıkılıp Anne teletonu verir misin bişey bakıcam diyordu. O andan sonra ben Alaz’ı kucaklayıp odaya götürüyordum uyutmak için. 3-4 yaş üzeri çocuklar genelde filmi sonunda dek izliyorlarmış. Daha küçükler sıkılıp ya parka ya uyumaya gidiyordu. Akşamları sivrisinek sorunu oluyor demişlerdi; ama bizi hiç rahatsız etmedi. Oda kapısı ve pencerelerde sineklik vardı. Tabii bir de benim sinek kovucu yöntemlerim.

Ege…
Kahvaltı 8’den sonra açık büfe tarzındaydı. Bahçeden toplanmış iri Çanakkale domatesleri ve tazecik çıtır çıtır biberler ile çeşit çeşit zeytin vardı. Sabah kalkıp restorana ilerlerken Alaz babasının elinden tutup Biz parka gidiyoz, anne sen yemek almaya git diye emir veriyordu. O gün kahvaltı ardından mini hayvanat bahçesini gezdik. Tavşanlar, tavus kuşları, diğer kümes hayvanları, köpekler ve midilli atı bulunuyordu. Ortalık tertemizdi.

Alaz ufak köpekleri sevmek istedi. Tümü kafes ardındaydı ve çok usluydu. Köpeklerin bağlı bulunmasına üzüldük açıkçası. Gerçi arada bir özgür bırakıp gezinmeleri için dışarıya salıyorlarmış.

Hava rüzgarlı olduğundan denizde az vakit geçirdik. Alaz oğlaklara epey alışmıştı ikinci gün. Kendisi yerden zeytin ağacı yapraklarını toplayıp elleriyle besledi.

Restoranda öğle yemeği de çıkıyor. Saat 1’den sonra pideseverler için fırın açılıyor. Tek hoşuma gitmeyen, çocuklar için ufak porsiyonların olmaması. Alaz makarna sever; ama porsiyon o kadar büyük ki birimiz mecburen makarna yemek durumunda kalıyorduk. Umarım seneye daha küçük porsiyonlarda çocuk yemekleri de çıkarırlar. İlk günü rüzgardan ötürü denize fazla giremesek de otelde geçirdik. İkinci gün Alaz öğle uykusundan uyanınca yirmi dakika mesafedeki Assos’a gittik. Onu ayrıca yazacağım.

Kendisi yaşından ötürü olsa gerek hamağı sevmese de, bizi sallamayı tercih etti. Daha doğrusu durdurmayı…

Akşamüzeri deniz duruluyordu genelde. Yüzme faslını bitirip denizde taş kaydırma dersleri veriyorduk Alaz’a. Sahil irili ufaklı taşlarla dolu, karşımızda Burhaniye ve Ayvalık kıyıları, Edremit Körfezi’ndeki teknelere dede diye el sallıyorduk.

Eğlence!

Akşamüzeri aktivitesi büyük çocuklardan gördüğü ve kopyaladığı mindere atlama oyunuydu. Çok eğlendi kaldığımız süre boyunca. Zaten uyumadığı sürece açık havada, bahçede veya plajda vakit geçiriyordu.

Eşek ile gezinti

Akşamüzeri sevimli Midilli atı da ortaya çıkıyordu küçük misafirleri gezdirmek için. Kimi binmek için yarışırken kimi yani bizimki at yaklaşınca koşar adım arkama saklanıyordu.

İkinci ve üçüncü gece yemeğimizi denize nazır değil de, parka nazır yedik. Önceden Alaz’ı yedirip parka salıp ardından bir gözümüz onda yemeğimizi yiyorduk. Garsonlar çok yardımseverdi. Çocuklara ilgi ve sevgi gösteriyorlardı. Hatta birini çocukların ağzını silerken bile gördüm. Genelde her masada yemek, daha doğrusu yemek yedirme kavgası vardı. Bir çocuk masa aralarında gezinirken diğerini mama sandalyesinde tutmak zordu. Üstelik gün içinde tanışıp arkadaş oldularsa. Feride adında 4 yaşında, Esma adında 1.5 yaşında arkadaşları olmuştu Alaz’ın. Bir de ilkokul çağında abiler vardı minder oyunlarında kopyaladığı. Onlar genelde Alaz’ı ve diğer küçükleri yanlarında istemiyorlardı oyun bozdukları için. Son gece yemek sonuna doğru bir baktık ortalıkta ne çocuk var ne de çocuk sesi… Meğer az büyüklerden ikisi iPad-lerini alıp minderlere oturmuş. Ardından küçüğü büyüğü her biri iPad sahiplerinin etrafını çevirmiş. Teknoloji nimettir. Film saati gelene dek anne-baba keyif yaptık. Film başlayınca çocuklar arasında önce minder kapma sürtüşmeleri oluyor ardından ortalığı gene sessizlik kaplıyordu.

Alaz uyuduktan sonra biz de deniz ve ay ışığı manzaralı balkonumuzda oturuyor, kah bira kah şarap eşliğinde muhabbet ediyorduk karı-koca. Dalgaların sesi, Ağustos böceklerinin sesi, bazen uzaktan bir kahkaha, bazen okey taşlarının sesi dışında çıt çıkmıyordu. Çok olmuştu Samanyolu görmeyeli, küçük ve büyük ayı bulmayalı gökyüzünde ta ki burada kalana dek. Etraftaki aydınlatma yıldızları seyretmeye engel değildi.

Son günümüzde sabah erkenden denize girdik. Suyun sıcaklığı Assos’a yakışmayacak şekilde ılıktı. Eylül ayının güzel yanı olsa gerek. Neredeyse Bodrum’dan bile ılıktı diyebilirim. Balıklar yüzüyordu. Alaz’ı biraz kandırmacayla da olsa denize soktum. Havuza bayılan ve çıkmak istemeyen bir çocuk nasıl denizi sevmez aklım almıyor! Kıyıda bir şişme havuz bulup deniz suyu doldurduk içini. O zaman ayağını sağlam yere bastı diye neşelendi ve Feride’yle su savaşı yaptılar.

Sahilde birkaç iğde ağacı vardı gölge yapan. Feride* ve Alaz’a gösterip birer tane olmuşlarından verdim. Feride beğenmese de Alaz iğde tadını sevdi.

Odadan erken çıkın demediler şansımıza. Ardımızdan gelen yoktu büyük ihtimalle. Deniz sonrası hızlıca duş ve eşyaları valize tıkma ardından öğle uykusunu dönüş yolunda arabada uyusun istedik. Yemek ardından arkadaşlarıyla vedalaşıp Burhaniye yoluna koyulduk.

Tatildeyken Türk anneleri ve babaları gözlemleme fırsatım oldu. Hatta Tatilde Annelik Raporu yazımı ilham aldım kimisinden. Bazısı 5 yaşındaki kızına bebek muamelesi yapıyor, ağzına kaşıkla besliyordu. Bazısınınki özgür ruhluydu masa masa dolaşıp sohbet ediyordu diğer misafirlerle. Bir kısım aileler Alaz’ın çok konuşmasına hayret ettiler; evet erken yaşta konuşan bir çenebaz kendisi. En hoşuma giden eskiden olmayan ya da görünmeyen çocuklarıyla ilgilenen babalar oldu. Anneler şezlongda yatarken, babalar parkta salıncak sallıyordu, yemek yediriyordu, plajda oturup oynuyordu çocuklarıyla.

Kanara Otel‘e gelince; odaları birbirinden farklı, fiyatları da farklı. Kaldığımız Kardelen genişlik açısından iyiydi. Bebek yatağı hazırlamışlardı. Temizdi. Banyoda bazı aksaklıklar vardı lavabo tıkanması gibi; ama üç gün için çok da önemli değildi. Çocuklar için düşünülmüştü oteldeki herşey ve çocuklar çok mutluydu. Aileler de benim çocuğum ağlıyor diye utanmak, sıkılmak zorunda kalmıyorlardı. Çünkü hemen hemen herkes çocukluydu. Öte yandan 14 yaş ve üzeri için biraz sıkıcı bir yer olabilir; o yaşlarda tüm gün langırt ve pinpon oynamak, denize girmek yetmez. Sinema gösterimi ve restoranın dibinde oyun parkı kayda değer avantajları. Beş yıldızlı bir otel değil, olmasın da zaten. Bu hali çok güzel. Her gece odaya girerken Aydede’ye ve yıldızlara iyi geceler dilemek ve cır cır böceklerinin sesiyle uyumak bizim için lükstü.

Güncelleme: Feride, gerçekten de oradaki küçük kızın ismiydi. Alaz o kadar sevmiş ki, Londra’da kreşinde bulunan bir kıza Feride ismini takmıştı aylarca.

Not: Bu yazıdaki otel görüşleri tamamen bana aittir. Bilginize…

Yazar

1 Yorum Var

  1. Güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Detaylar önemli. Teşekkürler…

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.