Tüm Japonya gibi Tokyo da çocuklarla gezmek için en uygun şehirlerden biri; güvenli, temiz ve çocukların ilgisini çeken çok şey var…


Öncelikle;

  • Tokyo, dünyanın en kalabalık ve büyük şehri. Bu sebeple kalacağınız mevkiiyi önemle seçmeniz gerekir. Biz Shinjuku, Keio Plaza Hotel’de kaldık.
  • Çocuklarla gezerken ‘her şeyi’ yapmaya çalışmayın. Jet-lag, hava değişimi, trene/metroya inip binme, kalabalık, farklı yiyecekler zaten onlar ve sizin için hayli yorucu olacaktır.

Gün 1…


Narita Havaalanı – Tokyo – Shinjuku


Öğle vakti indiğimiz havaalanı, Narita idi. Şehirden yaklaşık 1 saat uzaklıkta. Hızlı trenle Shinjuku’ya varıp otele yerleştiğimizde akşam üzeri olmuştu. Yorgunluğa rağmen kendimizi toparlayıp sokaklara attık.

Yey! Japonya’dayız…

Sadece yürüyerek, hava kararana dek Shinjuku’da gezindik. Etrafımızı, insanları, şehri keşfetmeye çalıştık. Çocuklara uygun bir restoranda yemek yedik. 7-Eleven bulup para çektik, süt ve meyve satın aldık. Otele dönünce duş ardından erkenden yattık; saat 21:00 gibi.

Shinjuku sokakları

7-Eleven, her şehirde, semtte hatta her tren istasyonunda var; süt, ekmek, meyve gibi günlük ihityaçlar için her gün uğradık. Nakit para çekmek için de atm-sini kullandık.

İlk gece beni uyku tutmadı; dolunay! Çocuklar ve baba uyudu… Ta ki gece yarısına dek. Çünkü normal şartlarda o saatte evimizde akşam yemeği yiyorduk. Tuvaleti gelen Beliz uyanınca, herkesi uyandırdı. Odanın ışıklarını loş olacak şekilde ayarladık; biraz ekmek yediler ve süt içtiler. İki saat yatak muhabbeti ardından herkes uyudu; ertesi sabah 8:30’da perdeleri açıp uyandırdım.


Gün 2…


Şansımıza havada güneş parladığından ışıl ışıldı. Beliz, gözlerini açmakta zorlansa da Alaz sayesinde uyandı. Jet-lag’i kısa zamanda atlatmak için kalkmaya mecburduk…

Kahvaltı, 33.katta…

  • Japonya’da hiç bir otelde kahvaltı satın almadım:

1- Çocuklarla oturup yemek epey vakit alacaktı,
2- Kahvaltıda sunulan yiyecekleri farklı bulup yemeyebilirlerdi,
3- Pahalıydı,
4- Kahvaltıdan sonra uykularının gelme olasılığı ve mızmızlanma aşaması başlayabilirdi…


Bu yüzden İsviçre’den bir kutu kahvaltılık mısır gevreği götürdüm valizde. Uyanır uyanmaz (genelde 7-8) her sabah birer kase süt ile birlikte yediler, biz de yeşil çay içtik. Ardından tren/metro istasyonlarındaki pastanelerden ekmek, kurabiye, kek, poğaça, pizza türü birşeyler satın alıp 9 gibi yola koyulabiliyorduk. Kişi başı 20-30 bin Japon yeni kahvaltıya vermektense, tüm aldıklarımız o kadar tutuyordu. Hem vakit, hem nakit…


Asakusa

Senso-ji Temple

İlk sabah tren biletlerini ve Suica kartı (İstanbul kart gibi) ayarlama sebebiyle biraz vakit kaybettik. Sonrasında metro ile Senso-ji Temple’ı ziyaret etmek üzere Ginza metrosuyla Asakusa’ya vardık: Tokyo’nun en renkli, büyük ve popüler Budist tapınağı. Pazar günü olduğundan oldukça kalabalıktı. Özellikle sakin Zürih ardından bize öyle geldi belki…


Kimono/yukata giyimli ziyaretçiler, kiraz çiçekleri, budist tapınağı ritüelleri derken şaşkınlık ve hayranlık dolu iki saat geçirdik. Tapınak ritüellerine katıldık biz de; silindir kutu sallayıp içinden çıkan çubuktan yazıyı karşılaştırıp falımız yazılı kağıdı bulduk. Bakınız videosu burada. Ardından onu katlayıp diğer dileklerin arasına astık Alaz ile birlikte. Bu ritüeller Alaz’ın ilgisini çekti tüm Japonya seyahati boyunca.

Tapınak ve heykeller, göldeki kırmızı balıklar, açık havada olmak çocukların da hoşuna gitti ve sıkılmadılar. Girişteki market bölümü kalabalık olduğundan o kısmı epey hızlıca geçtik. Öğle vakti içecek-yiyecek satan büfeler kurulmuştu. Serinlemek için çocuklara buzlu ve renkli içecekler, bize de yengeç ızgara ardından yeşil çaylı dondurma aldık.


Tokyo Skytree

Nehir ve Tokyo Skytree

Tokyo Skytree’ye doğru yürümeye başladık. Yol üzerinde çocuk oyun parkı görünce biz banklarda dinlendik, A ve B de parkta Japon çocukları ile kaynaştılar. Sumida River yanında yürüyüş parkurları ve çocuk parkları mevcut. Tokyo Tower’ı da içeren panaromik fotoğraf isterseniz bu kuleye mutlaka çıkın. Edo Tokyo Museum da bu bölgede.


Ueno


Asakusa’dan birkaç metro durağı sonrası Ueno Park. Sakura zamanı piknikler yani hanami, yapılırmış. İçinde Japonya’nın en eski hayvanat bahçesi, müzeler ve tapınaklar ile göl de bulunuyor.

Sakuralar altında hanami yapanlar
Herkesin çok övdüğü Ueno Park, İsviçre’den sonra belki de, bana çok muhteşem gelmedi açıkçası. Yine de hanami yapanları görmek ve bu geleneği anlamak için gitmemiz iyi oldu. 
Ameyoko Market
Parktan çıktıktan sonra sokağın başında ‘The National Museum of Western Art’ pankartı asılı sokağa daldık: Ameyoko Market. Paralel ve dikey birçok sokak hem trafiğe kapalı hem de muhteşem renkli. Alışveriş yapmak için mağazalar, kafeler, restoranlar ile dolu… Kendimizi Japon atıştırmalıkları satan çok büyük bir mağazada bulduk. Burası önemli; çünkü tekrar gelmek istediğimiz ama zamanımız kısıtlı olduğundan gelemediğimiz bir noktası Tokyo’nun.

Japon snacks

Yummy restoran

Ayakkabıları çıkarıp yere oturduğumuz, masamızdaki ızgarada deniz ürünlerini kendimiz pişirdiğimiz harika bir restoran bulduk: Taitō-ku, Tōkyō-to. Civarda birçok restoran var, keyfinize göre ve google değerlendirmesine göre girin birine. Biz öyle yaptık… Tokyo’nun restoranlarını, diğer Japonya şehirlerinde çok aradık sonrasında.

Tipik metro kudurması

Her akşam olduğu gibi metro ile Shinjuku’da otele döndük ve 7-Eleven’dan sütümüzü alıp otele geçtiğimizde hava kararmış oluyordu.


Gün 3…

Shibuya Starbucks 2. kat

Shibuya

Otuz üçüncü katta mısır gevreği ardından, çok merak ettiğimiz Shibuya Crossing’e gitmek için sabah 9’da yola koyulduk. Dünyanın en kalabalık yaya geçidi olarak biliniyor Hachiko. Sabah 9 ve akşam 5 saatlerinde en yoğun ve yayalar birbirine çarpmıyor bile… Burası önemli; dünyanın en kalabalık şehrinde, en yoğun saatlerde metroları üstelik bebek arabasıyla kullandık; ama kimse bize değmedi bile!

Bu yaya geçidinin manzarası en güzel Starbucks ikinci katından izlenir demişlerdi. Biz de kahvaltıyı orada yaptık. Starbucks’da normal yiyecekler buluruz sanmayın; sandviçlerin içinde bile balık var!

Pachinko, oyun alanları

Ardından Inokashira Dori sokağına dalıp, trafiğe kapalı ara sokaklarda gezinirken tabii bu arada çocuklar Japonya’da en sevdikleri yerle tanıştılar: Pachinko. Slot machines, yani parayı atıyorsun oyun oynuyorsun ya da kolu çevirip top alıyorsun. İçinden oyuncak çıkıyor. Bu mekanlarda yüzlerce oyun aleti ve top veren kutulardan var. Yüksek sesli, hareketli müzik de cabası. İşin ilginci annem yaşında teyzeler, iş çıkışı gelen takım elbiseliler, okul çıkışı gelen kız çocukları… Kısaca tüm Japonlar orada! 200-300 Yen diye diye epey bir harcadık biz de 🙂

Yoyogi Park – Meiji Shrine 

Tipik park halleri

Tokyo Metropolitan Children’s Hall’e gitmekti niyetimiz; ama tadilat sebebiyle kapalı olduğunu öğrendik ve Yoyogi Park’a doğru yürüdük. Çok geniş alandaki bu parkta çocuklar koşturdu serbestçe, ağaçlara tırmandılar, kargaları taklit ettiler. Havuzlarının güzelliği beni büyülemedi; ama belki festivale denk gelirseniz sizi büyüler…

Meiji Shrine

Tahtalara yazılı dilekler; ‘Trump’tan kurtulalım’ diyen de vardı!


Budizm öğreniyorlar…

Hemen kuzeyindeki Meiji Shrine’e vardık. Görkemli, yüksek ve kırmızı kapıların altından geçtik. Burada tapınak ziyareti kurallarını öğrendik bir de. Önce suda ellerini ve ağzını yıkıyorsun. Sonra içeriye girip dilek diliyorsun. İstersen bozuk para atıp, ellerini çene altında birleştirip biraz da eğiliyorsun selam verir gibi. Bu sırada tahta levhalardan satın alıp dileğini yazıp duvara asabilirsin. Bazı yerlerde ağaca da asılıyor.

Sokak yemekleri
Huzurlu Inner Garden

Beliz’in uyuyakaldığı bir ara da, Meiji Shrine Inner Garden’ı gezdik, yeşillikler içinde bir Japon bahçesinde samurayın çıkardığı su hala akıyor. Gezinin en huzurlu anlarından biriydi. Girişi ücretli.

Park çıkışında Omotesando caddesine daldık. Sokağın başında okonomiyaki dükkanı görüp denemek için satın aldık. Öğle yemeklerini sokak yemeklerinden seçtik genellikle. Farklı lezzetleri deneyimleyebildik ve yolda, parkta, nehir kısıyında, meydanda yani açık havada yediğimizden çocuklar ile daha kolay oldu. Tabii şansımıza hava hep güneşli ve ılıktı Nisan sonunda.

Harajuku

Omotesando, ilginç mimari yapıları ve lüks alışveriş merkezleri ile ünlü. Harajuku’nun trafiğe kapalı ara sokaklarında birçok butik mağaza da var. Tabii biz kendimizi mağazalar yerine baykuş kafede bulduk. Yaklaşık bir saati evcilleşmiş baykuşları okşayarak geçirdikten sonra Takeshita Street’te sokak yemeklerinden tattık. İşte o caddenin sonuna vardığımızda yağmur da başladı. Metroya atlayıp Shinjuku’ya vardık.

İğne atsan yere düşmeyen sokaklar

Shinjuku

Akşam yemeği için, Omoide Yokocho (Hatıralar köşesi) sokağını bulduk. Yanyana dizili küçük yeme-içme yerleri. Nevizade’nin mini hali sanki. Yakitori, yani şişe geçirilmiş ızgara yiyecekleri ve saki için geliniyor buraya. Mekanlar o kadar dar ve küçük ki, bebek arabasını içeri sığdırmak imkansız. İş çıkışı demlenen Japon amcaların arasına karışıp kendimize bir yer bulduk. Menü tamamen Japonca! Lokanta sahipleri İngilizce bilmiyorlar, epey bir zorlandık işaret dili ile çözdük; çünkü at eti falan da var menüde!

Omoide Yokocho

Gün 4…


Roppongi Hills

Maman ve Beliz

Günün ilk gezisi Roppongi Hills oldu. Modern iş hayatına karıştık bir süreliğine sevgili eşimin çalıştığı yerin Tokyo ofisine giderek. Günlerdir Japon yemeklerine burun çeviren Beliz’e Avrupa yemekleri buluruz diye düşünmüştük. Yıllar önce Southbank’te rastladığımız ünlü örümcek, Maman da oradaydı şansımıza.

Tokyo Tower

Civardaki Sakura-zaka Park’ta robot parkı da bulunuyor çocuklar için. Alaz’ın ısrarı ile Tokyo Tower’a çevirdik rotamızı. Bize kalsaydı onun yerine Tokyo Midtown’da Ritz Carlton otelin 45. katına çıkar, Tokyo Tower’lı bir Tokyo manzarasına bakardık. Öneririm…

Kart, bizden önce eve gelmişti


Kırmızı Tokyo Tower

Minato’ya dek yürüyüp, arada yolumuza çıkan parklara ve 100 Yen dükkanlarına girip sonunda 333 metre yüksekliğindeki Tokyo Tower’a ulaştık. Alaz’a bir posta kartı satın alıp resim çizdirdik ve eve yolladık. Bunu Sydney’de yapmıştık ilk kez, gelenek oldu ardından…

Odaiba Özgürlük Heykeli

Odaiba

Rainbow Bridge’den geçen, havadan giden ve insansız çalışan metroya binmeden olmaz, dedik. Kendimizi el yapımı ada, Odaiba’da bulduk. Özgürlük Heykeli bile yapmış Japonlar buraya. 19uncu asırda Amerikan donanması için yapılan bu ada, şimdilerde futuristik mimarisi ile alışveriş ve eğlence merkezi. Legoland dahil birçok tema parkı ve müze de bulunuyor. Biz de kısa bir yürüyüş ardından güneşi sahilde batırıp, avm-lerden birine daldık *Beliz’in tuvaleti sebebiyle* Yemeği de orada, çocuklara uygun fast-food ile geçiştirdik.

Rainbow Bridge



Gün 5…


Chiyoda – İmparatorluk Sarayı

Son günümüzün ilk durağı Imperial Palace. Geniş caddeler geçtiğimiz, etrafında geniş su kanalı ve içinde çok büyük bahçeleri olan; ama içine girilmeyen – çünkü hala imparator orada yaşıyor – turist dolu güneş altında yanmalık bir alan. Bahçelerin yanı sıra müzeler de bulunuyor.

Saraydan çok sıcağı hatırlarım…

Her yanını gezmek istesek tüm günümüzü harcamamız gerekirdi; bu sebeple bir kısmını görüp Ginza’ya kaçtık.

Ginza

Bento box

Alışveriş mağazaları, üniversite öğrencileri ve Hello Kitty Ginza’da. Yorumlarda okuduğum Mitsukoshi Ginza Store’u bulduk ve alt katına indik. Bento box cenneti… Bu kısımda insan yiyeceklerden dolayı aklını kaçırabilir. Nitekim biz de çıldırdık! Sonra bentolarımızı alıp çatı katına çıktık. Açık ve kapalı alanda masalar bulunuyor, çocuklar için oyun alanı var, bebek için emzirme, bez değiştirme yerleri de bulunuyor bu mağazada.

Hello… Kitty!

Ginza sokaklarında ünlü bir kırtasiyeci olan İtoya’dan origami kağıtları ve suşi silgilerden aldık, hediyelik. Sonra da metroya atlayıp elektronik dünyasının merkezi Akihabara’ya vardık.

İtoya, faydalı hediyelikler… 

Akihabara

Electronic Town diye de bilinen Akihabara sanıyorum Türklerin en çok ziyaret ettiği yerdir. Bakınız ilk fotoğraf oradan… Kat kat, tepeleme dolu dükkanlarda yok, yok. Elektronik her şeyin yanı sıra, elektronik olmayan herşey de var: Don Quijote en ünlüsü. Japonya gezisini burada sonlandırıyor olsaydık birkaç valiz daha gerekebilirdi eve dönüşte.


Akihabara’da maid cafe denilen mekanlar ve manga severler için Tokyo Anime Centre ilginç yerler. Maid kafeler, kostüm giymiş Japon genç kızların bazı evlerin bazı odalarında kahve, masaj ya da sohbet servisi yaptıkları yerler. Hemen her sokakta birkaç maid bulunuyor ve çalıştıkları kafelere yönlendirme yapıyorlar. AKB48, 48 pop şarkıcılı kadından oluşan müzik grubunun mağazası da burada.

2’den 72’ye…

Elbette oyun oynanan -slot parlour- yerlerden burada da var. Her isteyen giriyor, yaş sınırı yok. Taito Station bizim girdiğimiz yerdi ve 3D – üç boyutlu- oyunlar bile var. Bakınız videosu burada. Japon anime serisinden uyarlanan Gundam Kafe’de, Gundam temalı yiyeceklerle ve Alaz’ın gözyaşları ile geceyi bitirip otele döndük.

Tokyo’da geçirdiğimiz 5 gece ardından ertesi sabah shinkansen denilen ilk hızlı trene binecek ve kuzey batıdaki Kanazawa şehrine gidecektik.

Evin her yerinden hala çıkıyor bu toplardan…

Tokyo’da çocuklarla yapılacak çok fazla şey var, vaktimiz kalmayanlara da buradan bakmanızı öneririm: https://mylittlenomads.com/tokyo-with-kids

* Tamam kabul, çocuklar için pek de özel birşey yapmadık Tokyo’da. Fakat, restorana oturmadığımız müddetçe, uykuları gelmediği ve yorulmadıkları anlarda, onlar da her yaptığımızdan ve gittiğimiz yerden zevk aldılar diyebilirim.

Diğer yazılar:

Çocukla Kanazawa
Çocukla Kyoto
Çocukla Hiroshima
Çocukla Hakone
Çocukla Japonya – özel notlar
Japonya’da Kaldığımız Oteller
Japonya’da Nerede, Ne Yenir?

Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.