Sizin oralar bahar mı hala? Bizim buralara dün ilk kez resmi olarak kar yağdı, ayağımızın dibine, kafamıza, bebek arabasının üzerine…
Daha önce burada paylaştığım kayak otellerinden birini seçtim Şubat ayındaki spor tatili için. Evet, İsviçre’de, Avusturya’da belki diğer komşu ülkelerde de, Şubat ayındaki okul tatiline ‘sports holiday’ diyorlar. Zannediyorum bu sebeple, iki ayak üzerindeki herkes buralarda kaymasını biliyor. Kayağa gitmeyen, kayak bilmeyen yok yani.
![]() |
Cehennemden düşme pozu |
Türkiye’de eskiden bir Uludağ vardı. Hep duyardık; ama gitmezdik. Ya çok pahalı olduğundan ya da uzaktı, belki de İzmir’li ailemin kayakla alakası olmadığından. İstanbul’da iş hayatına başlayınca bir karlı İstanbul günü, hatta 14 Şubat’tı Uludağ’a gitmek üzere yola çıktık. Yollar kapansa da, otobüsler çalışmasa da, hatta yollar kapandığından geceyi İzmit’te geçirmek durumunda kalsak da, azmedip gittik 2 gün süren bir yolculukla Uludağ’a. Göz gözü görmüyordu gece vardığımızda. Ertesi sabah da pistler kapalıydı. Yine de 1-2 saat süren ilk kayak dersini alıp, 3-5 metrelik bir alanda kar sapanı yapmayı öğrenip, İstanbul yoluna düştük. Uludağ’a gitmek için 2 gün harcamış, Uludağ’da 15 saat bile geçirmemiştik.
Ertesi kış yine Uludağ’a gittik. Bu kez şansımıza pistler açık, hava güzel, vaktimiz boldu. Ardından Bolu Kartalkaya‘nın ismi duyuldu. Oralara da gittik. İstanbul’dan 2-3 günlük kaçamaklar yaptık her kış birkaç kez. Cennet pistleri kesmeyince, cehennemlere daldık. O tipide aldığımız birkaç saatlik kayak dersi ardından kendi kendimize teknik falan bilmeden daldık pistlere, yuvarlanarak hatta düşe kalka genelde.
Sonra Londra’ya taşındık. Kar yok! Hele kayak yapacak dağ ararsan Fransa Alpler‘i en yakın olan. Bir kış, iş seyahatiyle Zürih’e gitti eşim. Hafta sonu ben de kendisine katıldım. Yabancı arkadaşlarla en yakındaki kayak pistine, Davos’a gittik günü birlik. Tüm köy kayak pisti gibi. Kiraladık ekipmanı giyindik, bindik teleferiğe. Ben sanıyorum ki, Uludağ’daki gibi teleferik ardından oteller bölgesine geleceğiz. Nerde?…
![]() |
Davos’ta bir yerlerde |
Teleferik vardı, kapı açıldı, herkes kaymaya başladı. Uçsuz bucaksız tepeler. Kaç senedir kayak yapmamışız. Yol, iz bilmeyiz, hafiften bir panikle kenardan kenardan gidiyoruz biz karı-koca. Bizimle gelen arkadaşlar uçtu gitti karlı tepeler ardına. Neyse, indik bir şekil bir yerlere. Teleski denilen bir ekipman var, sadece tutunuyorsun o seni yukarıya çıkarıyor. Başka da bir şey yok etrafta. Hiç binmemişiz ona hayatımızda. Teleski başında bir görevli de yok tabii. Bineriz binemeyiz derken, ‘Haydi binelim. Bize birşey olmaz’ dedik. Sevgili kocam bindi, ben de yanına. Fakat 1-2 adım ilerledikten sonra kayıp düştüm. Kaldım mı orda! O gitti… Kim bilir nereye?
Allah’ın bilmediğim dağında ne işim var diye panikledim bir an. Ya geri gelemezse? Ya başına birşey gelirse? Teleski yakınlarında takıldım bir süre. Sonra baktım, beyaz karlar içinden beyaz atlı prens gibi geliyor benim sevgili kocam. Onu gördüğüme hiç o kadar sevinmemişimdir 🙂
Kıssadan hisse… İsviçre gibi kayak bilenler arasında bir kayak tatili planlıyorsanız, yanınızda şarjı olan telefon bulundurun. Kaybolma ihtimaline karşı da buluşmak için bir yer kararlaştırın kayak öncesinde.
Sonraki senelerde Türkiye’de bir bir kayak merkezleri açıldı. Hatta yurtdışından Türkiye’ye, Palandöken’e, Erciyes’e kayak yapmaya gidenlerin olduğunu duyuyorum.
![]() |
Davos’ta ben, kocamı bulduktan sonra… |
Eğer kayak yapmayı seviyorsanız veya merak edip öğrenmek istiyorsanız size güzel bir haber vereyim: Türk Hava Yolları, Kars-Sarıkamış, Erzurum-Palandöken, Erzincan-Ergan, Sivas-Yıldız, Kayseri-Erciyes, Kastamonu-Ilgaz ve Isparta-Davraz’a uçuyor. Üstelik de sporunuzu keyifle yapın diye tüm kayak ekipmanlarınızı ücretsiz taşıyor. Bilginize…