Yeniyıl öncesinde bir haftasonu yakınımızda bir parka gittik. Beckenham Place Park, bir yanı el değmemiş ağaçlar ve bitki örtüsüyle şehirden kilometrelerce uzaktaymışız hissi yaratırken, diğer yanı bir golf sahası. Alaz’dan önce iş çıkışı koşmaya giderdim bazen, hamileyken kolay ve çabuk doğum yapayım diye az yürümedik orada, özellikle de 40. haftadan sonra. Alaz birkaç aylıkken bebek arabasına koyup yürüyüşe de gittiğimiz oldu; ama Alaz yürürken ilk ziyaretimizti.
Biz gidelim dediğimizde güneşli olan hava, hazırlanıp parka vardığımızda gri bulutlara bürünmüştü. Arabada Alaz’a ormanla ilgili şarkılar söylüyorduk. Orman tarafından girdik içeriye. Güneşe aldandığımızdan, yerler ıslak ve çamur, hatta hava oldukça soğuktu ağaçlı bölgede.

Son zamanlarda değişik şeyleri ellemeyi seven Alaz’ı birkaç ağaca dokunması için cesaretlendirdik. Fakat, istemedi. Babası ve ben yeşil yosunları, kahverengi kabukları göstersek de ‘No, no!’ yanıtını aldık. Üzerine gitmedik.

Bir süre sonra yoruldu. Yanımızda bebek arabası olmadığından babası sırtına aldı. Çamurlu ayaklarıyla üzerimizi batırdı falan filan. Parkuru tamamlayamadan eve dönmek durumunda kaldık.

Bugün havada beyaz bulutları ve güneşi görünce Londra’daki Science Museum’a (Bilim Müzesi) gitmekten vazgeçip ikinci orman denememizi yaptık. Bu kez daha hazırlıklıydık. Wellies yağmur botlarımızı giydik, sırt çantamızı aldık. Gökyüzü de güneşini esirgemedi bizden. ‘Orman, ormana geldik!’ diye haykıran Alaz’ı saldık çimlere. Bu kez golf sahasına yakın kapıdan girdik. Golf oynayan yetişkinlerin yanı sıra ilkokul çağındaki çocukların da golf dersi aldıklarına şahit olduk bu arada.

Bu kez ısrar etmedik Alaz’a ağaçlara dokunsun diye. Babası devrilmiş bir ağaç gövdesine dokununca, kendisi de ‘Elle, elle Aza’ diyerek ağaca dokundu. Köpekleri sevmesine rağmen etrafta koşturmalarından rahatsız olmuştu. Sürekli elimizi tutmak istedi köpekler yaklaştığında. Bu konuda da üzerine gitmemeye karar verdik. Geçici korkular yaşaması yaşına göre normaldi. Elimizi bırakması için ya yakalamaca oynadık ya da ebelemece. Baktık bir ara yerdeki yaprakları veya ağaç gövdelerini ebeliyor bizim ufaklık. Sendeleyip düşünce elleri ve dizleri çamur oldu, bana gelip temizlemem için uzattı ellerini. Belli ki çamur da değişik geldi ve rahatsız oldu. Ona Little Quack’s New Friend kitabında kurbağa ve ördek yavrularının çamurda nasıl yuvarlandıklarını hatırlattık. Dev gibi ağaçların yanında minicik kalıyordu oğlumuz. Pıt pıt pıt yürüyordu aramızda elinde bir yaprakla, bazen de bize yetişmek için koşuyordu. Bebek değil de düpedüz çocuk olmuştu artık!

Biz babasıyla birbirimize bakıp ‘Vay be, epey yürüdü’ dedikten bir süre sonra yorulduğunu söyleyip kucağıma gelmek istedi. Yolun yarısını yürümüştü. Babasının sırtındaki bebek sırt taşıma çantasına yerleştirdik. Halinden çok memnundu. Bakına bakına, babasıyla ağaçları elleye elleye parkuru tamamladık. Arabaya yaklaştığımızda tekrar yere indirdik. Öğle yemeği için iyice acıkır diye umarken eve dönüş yolunda gözleri kapanıyordu. İlk kez Alaz’ı böyle kafası öne düşerken ve kapanan gözlerini açmaya çabalarken görüyordum. Eve varınca uyuyamadığı için pek memnun olmadı; ama kurt gibi acıkmıştı. Yemeklerini bitirince eline ödül olsun diye ağaç çizdik. Hoş çizmesek de bitirecekti zaten 🙂 Ardından yatırdım, uyuyor.

Uykusuz bebekleri olan annelere tavsiye ederim. Çocuklarınız açık havada uzun bir yürüyüş ardından sıcak çorba ve diğer yemekleri bitirecek üzerine de uzun bir öğle uykusu çekecek…

Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.