Sabahın 8’indeki uçağa yetişmek için 5 gibi uyanmamız, hazırlanmamız ve en son da Alaz’ı uyandırmamız gerekti. Neyse ki kucaklanıp öpülerek uyandırılan Alaz o saatte uyandığı için mutsuz değildi, hatta birşeyler olduğunu farkedip sevindi bile. Bezini değiştirip, giydirdikten sonra yola koyulduk. Takside emzirdim belki yolda uyuyakalır diye; ama taksicinin muhabbetini çok sevdi. Uçağa binene dek uyumadı ki epey yorgun olduğu gözden kaçmıyordu. EasyJet uçuşu Gatwick’ten Zürih’e 1.5 saat sürecekti ve Alaz uçağa biner binmez mızırdanmaya başladı. Neyse ki uçak da zamanında kalktı tam ben Alaz’ı emzirirken. Alaz da hemen uyudu ta ki yarım saat sonra pilot mikrofondan bas bas bağırana dek! Nedense bu ucuz tarifeli kısa mesafe uçuşlarında – Londra Türkiye dahil – insanın uyumasına bir türlü fırsat vermezler anonslarla. Yok yiyecek/içecek servisi, yok parfüm/sigara satışı, yok uçuş bilgisi, vs… Alaz uyandıktan sonra biraz oynadık, Ella’s Kitchen marka emerek yediği hazır mamayla (bizim küçüklüğümüzdeki çikolatalar gibi) kahvaltısını ettikten sonra arka koltuktaki gençlere şirinlikler yaptı uçaktan ayrılana dek.

Havaalanından çıkmamız kolay oldu; ama şehre giden trenler günlerden Pazar olduğundan az sayıdaydı ve aktarma yapmak zorunda kaldık pek de bebek arabası dostu olmayan trenlerde. Alaz’ın Zürih’le tanışması hoş olmadı bu nedenle; hem yorulmuş hem de acıkmıştı ve oturmaktan sıkılmıştı. Otele gelir gelmez Alaz’ı emzirdim, ardından üçümüz de biraz uyuduk. Öğlen olmuş kurt gibi acıkmıştık uyandığımızda; ama önce Alaz’ı evden getirdiğim yiyeceklerle besledim. Bir süre kocaman boyutlardaki yatağın üzerinde emekledi. Hatta ilk kez poposunu kaldırdı orada. Odaya hazırladıkları bebek yatağının içine bıraktık oyuncaklarıyla, alışsın diye. Daha sonra tramvaya binip şehir merkezinde dört yıl önce denediğimiz güzel mi güzel et yemekleri yapan restorana girelim derken Alaz’ın uyukladığını farkettik. Şanssızlık ki bebek arabasını içeriye almıyorlarmış bu restoranda! Alaz’ın uykusu dışardaysak 40 dakika sürerdi; biz de göl kıyısında yürüyüp daha da acıkıp biraz da üşüdük. O ne soğuktu öyle o gün! Yemekten hemen sonra otelin yolunu tuttuk akşamüzeri 5’te. Ne kadar da değişmişti gezilerimiz diye düşünmeden edemedim. Akşam 5’te odaya dönsek bile akşam için hazırlanıp dışarı çıkardık eskiden olsa. Resepsiyondan ekstra yorgan isteyip yere serdik Alaz ev ortamını bulsun diye oynamak için, yemek yedi, ardından banyosunu yaptı ve 7 gibi otelin bebek yatağına yatmıştı. Evdeki uyku ritüelini bozmadık; yemek, banyo, kitap, iyi geceler faslı, emzirme, uyku tulumu, müzik, emzik ve ışıkların kapanması sırasıyla olan. Odanın konforlu ve geniş olması çok işimize yaradı. Yatağı koridora çektik, çünkü Alaz biz bir kenarda otururken hayatta uyumazdı. Gene de yatağı yadırgadı, burnu da tıkanmıştı biraz ağlayıp sızlansa da yarım saat kadar sonra uyudu. Malesef Alaz o gece 1-2 saatte bir uyandı; bazen kendisi daldı geri uykuya, bazen dalamadı ben gittim kucakladım. Hatta sabah 5’te yanıma aldığımda ateşi vardı. Üzerindeki uyku tulumunu çıkarıp ateş düşürücü şurup verdim. Emdikten sonra yatakta cirit attı, son öğrendiği hareket olan poposunu kaldırıp sallanmayı tecrübe etti, bir babasına gitti, bir bana geldi. Yarım saat sonunda artık kollarımın arasına alıp ninni söyledim de uyudu, uyuduk…

Ertesi sabah Alaz’da biraz kırıklık vardı. Sabah uykusunu odada güzelce alsın daha sonra dışarı çıkarız diye düşünüp öğleye dek odada kaldık. Uyandıktan ve karnını doyurduktan sonra maillerde dolaşan kaydırağıyla ünlü Google Zürih ofisine gittik öğle yemeğine babasıyla buluşmak için. Yemek sırasında iyice keyifsizleşti, mama sandalyesi olmasına rağmen yemedi. Odaya dönüp ateşini ölçmeye karar verdim Oyuncak Müzesi’ne gitmeden önce; ama öncesinde Sihlcity’de otelin yakınındaki alışveriş merkezine uğrayıp Alaz’a yoğurt ve meyve aldım. Odaya vardığımızda ateşini 40’a yakın ölçtüm ve hemen duşa soktum. Daha sonra kollarımda uyuyakaldı bebeğim. Akşamüzeri babası gelince doktora götürdük. Klinik yolunda iyileşmiş gibi etrafa gülücükler saçıyordu. Eczaneden burun damlasını aldıktan sonra otele mi dönsek dışarda mı yesek akşam yemeğini diye düşünüyorduk ki 8’e doğru, Alaz uyuyakaldı bebek arabasında. Biz de otelin yolunu tutup oda servisini kullanalım yemek için dedik. Elbette tramvaydaki anonsları işiten Alaz, aç olmanın da etkisiyle ve uyku saatinde sokaklarda gezinmenin garipliğiyle uyandı. Biz de Burger King’e girip atıştırdık birer menü hemen otele dönmek için Alaz aç ve yorgun olduğundan. Bu aralar son şansımız Burger King ve McDonald’s gibi zararlı yiyecekleri tüketmek için. Alaz farkına varır hale geldiğinde yiyemeyeceğiz hamburger, kola, patates ve çok özleyeceğiz bir süreliğine. Oyuncak Müzesi ve şehir turu gezilerini gerçekleştiremedik o gün; ama çocukla tatilde planların aksayabileceğini bizzat yaşamış olduk.

3. gün Alaz öğleye dek uyudu gene gece saat başı uyandığından. Öğleden sonra otelin havalandımalı odasından kaçıp dışarı çıktık. Termometre, burun damlası ve ateş düşürücü şurup her ihtimale karşı yanımızdaydı. Hava çok güzeldi; göl kenarında yürüdük biraz ve kuğuları, kuşları izledik. Ardından Bahnhofstrasse’de vitrinlere bakındık. Franz Carl Weber oyuncak mağazasına girdik. Alaz yürüyen kurmalı domuzlara deli oldu. Önce korktu, sonra dokunmak istedi; ama uzattığımda geri kaçtı. Hoşuna en çok gidense birkaç yaşlarındaki koşturan çocuklar oldu. Sonrasında Oyuncak Müzesi‘ni ki bebek arabasını basamaklardan çıkarmak zorundasınız, arayıp bulduk. Zürih kart ile (Z-pass diye geçiyor) müzeler ücretsiz. Ardından arnavut kaldırımlı ara sokaklardan Lindenhof’a vardık Limmat Nehri’ni izlemek için. Alaz dalmıştı bile uykuya. Öyle huzurlu bir park ki, aksini düşünemezdim. Ben de bir banka oturdum ve Alaz’ı izledim. Dört sene önce buraya gelip bu manzaraya bayılmışken elimde kitap, birşeyler kemirmiştim yalnız başıma. Gene birşeyler atıştırdım; ama bu kez yanımda çok güzel bir yol arkadaşım vardı, uyuyor olsa da! Limmatquai’de gezinirken Alaz uyandı. Tavsiye edilen bir diğer oyuncak mağazasına Pastorini Spielzeug‘a girdik. Tahta oyuncaklarıyla meşhur bu mağazada Alaz, eline verdiğim oyuncakların her birini önce bir güzel salladı ardından tadına baktı. İçlerinden birini seçtirdim ve satın alıp otele doğru yola çıktık. Keyifli görünüyordu, nihayet ateşi düşmüştü. Odada emzirirken uyuyakaldı, ben de! Babası geldiğinde Alaz’ın daha iyi olduğunu görünce Zürih’te yaşayan arkadaşlarla buluşmaya karar verdik. Şehrin merkezinden hayli uzak bir mahallede değişik bir restorana gittik. Çocuk için mama sandalyesi yoktu; zaten vardığımızda arkadaşların 2 yaşındaki oğlu da, Alaz da uyuyordu bebek arabalarında. Tabii bebek arabalarını zor sığdırdık masanın etrafına. Bu restoranda sıcak tuğla üzerinde masada et pişiyor; yani bir bakıma kendin pişir kendin ye. Tabii Alaz’ın uyanması ve herşeye el atması masada sıcak tuğlalar varken hiç sağlıklı değildi. Oyuncaklarını önüne yığıp pusetine koyduk biz yerken; ama acıkmıştı ve mızırdanıyordu artık yemeğimiz bittiğinde. Emzirmek için uygun bir yer olmadığından otele varana dek huzursuzdu ve uykusu geldiği halde uyumadı. Odada da bir yandan valiz hazırlıyor bir yandan da Alaz’ı uyutmaya çalışıyorduk; ama bebeğimiz uykuya dalamadı ve sürekli ağladı. Hatta babası ‘Doğduğu günden bu yana en çok ağladığı gece budur’ diyordu artık bir ara.

Son günümüzü de öğleye dek Alaz uyusun diye odada geçirdim. Babası eşyaları alıp gitmişti sabah erkenden ofise. Uyandıktan sonra ilk kez televizyon karşısına oturttum, Jeremy Kyle izledi ben eşyalarımızı toparlarken ve birşeyler yedirmeye çalışırken.

Malesef getirdiğim onca bebek maması boşa gitti, Alaz ağzını sütten başka herşeye kapatmıştı. Dışarıda Mart ayında 17 derece güneşli ve güzel bir gün bizi bekliyordu. Hemen tramvaya binip Zürih Hayvanat Bahçesi‘ne gittik. Bizden başka birçok çocuklu aile vardı. Öğleden sonra iyice kalabalıklaştı. Alaz ilk kez bir hayvanat bahçesi geziyordu ve ilk kez maymun, deve, penguen, fil, aslan, kaplan, vs görüyordu. Hasta olmasına rağmen dikkatle izledi; arada bir kucağıma alıp anlattım hayvanların neler yaptığını. Genel bir anne/bebek tuvaletinde altını değiştirdim ve emzirdim. Çok sayıda tuvalet olması iyiydi; ama tuvaletler dar ve soğuktu. Bir ara yoğurt yedirmeye çalıştım; ama ben yedim. Fillerin toz püskürtmelerini izlerken uyuyakaldı. Ben de leylek sesleri eşliğinde dolaştım ve krep yapan bir büfede nutellalı krep yaptırdım hazır Alaz da uyuyorken. Malesef yanımıza gelen bir ailenin çocukları bağırmaya başladığı an Alaz uyandı ve beni krep yerken görünce arabasından almam için mızırdandı. Alaz’ın ağlayan ve bağıran çocuklara karşı çok hassas bir kulağı var! Bu yüzden hayvanat bahçesi uyuması için hiç de elverişli bir yer değildi ne kadar yorgun ve hasta olsa da…

Ardından Masoala Rainforest‘a girdik. %80 nem oranı Alaz’ın tıkalı burnu için ilaç gibiydi. Hemen üzerini ve hatta çoraplarını çıkardım. Umduğumdan küçük bir parkuru olduğundan birkaç tur attım. Önümüzden bir Madagaskar maymunu yürüyordu bir ara. Ardından açık havaya geri döndük ve Alaz uyuklamadan evvel aldığım kokunun kaynağını temizlemek için en yakın tuvalete koşturdum. Biraz serindi açık hava olduğundan ve Alaz hemen tepki gösterdi bezinin değiştirilmesine. Öte yandan el kurutucusunun çıkardığı sesten çok korktu ve ağladı; tabii tuvaleti kullanan ufak yaramazlar Alaz’ın bu halini görüp daha çok çalıştırdılar aleti. Sonunda işimizi bitirip çıkışa doğru yolaldık ki Alaz uyumuştu bile. Elbette tramvayın ilk durağı olan Zoo’dan hep bebekli ve çocuklu ve doğal olarak gürültülü bir yolculuğa koyulduk. Malesef Alaz’ın bu uykusu da 20 dakikayı geçemedi bir grup neşeli çocuk yüzünden. Zürih Google ofisinde babasıyla buluştuk ve dinlendik biraz. Havaalanına doğru yola koyulduğumuzda Alaz uyumuştu gene ta ki check-in sırasında bebek arabasından kaldırana dek.

Uçak kalkarken emzirdim gene hatta hasta olduğundan daha da zorladım emsin diye; ama uyumadı. Uyu-uyan olmasın diye de inene dek ki saat 10 olmuştu, uyutmamaya çalıştık. İngiltere’ye indiğimizde hırkasını giydirirken oturur vaziyette uyuyordu. Slinge yerleştirdiğimde, takside, evde yatağına bıraktığımda hala derin derin uyuyordu. Uçuş saatlerini çok erken veya çok geç saate almamak daha akıllıca olurdu. Çocukla tatil planlarken dikkat edilmesi gerek.

Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.