Geçen hafta Türkiye’den Londra’ya döndük. Sabiha Gökçen Havaalanı’nın kalitesi konusunda şüphe duymaya başladım.

Bu resimdekiyle alakası yok ne yazık ki Sabiha Gökçen’in…

Bu son gelişimde, pasaport kontrol sırasında uçağının kalkış saati gelmiş yabancı uyruklu yolcular önlerindeki insanları ite kaka öne geçmeye çalışıyorlardı. Halbuki Türk vatandaşlarının sırası ayrıca ayrılmıştı. Kontrol noktasına gelmiş bazı Türk yolcular ‘Ay ben yurtdışı çıkış pulu almayı unuttum‘ diyordu… Sonra pul almaya gidip, sırada beklemeden öne geçiyorlardı. Onların pul aldığını bilmeyen insanlar itiraza kalkışıyordu. Kısacası o uzun sıra, tam bir kaostu. Sıranın girişine bir görevli konularak ufak çapta bir kontrol ile bu kaos çok rahatlıkla engellenebilirdi halbuki.

Bu sırada yanımızda puseti olmayan Alaz’ı ‘Az kaldı oğlum, birazdan oyuncak uçağa gideceğiz‘ diye oyalamakla meşguldum. Haklı olarak çocuk hem yorulmuş, hem de sıkılmıştı. Neyse ki çocuk oyun alanına ulaşacaktık az sonra. Umarım…

Kontrolden sorunsuzca geçtik. Kaos bitti diye rahatlamışken kahvaltı etmeden evden çıktığımızdan bir çay almak için hemen meydandaki büfeye gittim. Alaz oyun oynarken ben de birşeyler atıştırırdım. Kasa başındaki zat;
Büyük boy vereyim‘ dedi,
Yok, o kadar içemem, küçük olsun‘ dedim.
Yaa ne olacak 1 TL farkediyor‘, dedi.
Parasında değilim, içemem diye adamı mide kapasitem konusunda ikna etmeye çalışırken buldum kendimi. Zaten hamileyim, zaten o çay kopkoyu olacak, ben normalde şeker kullanmayan bir insanken, o çaya 5 şeker atacağım belki içmek için. Çay alacağıma pişman oldum desem yeri. Üstelik küçük değil, orta boy verdi. Elbette o çayı bile bitiremedim. Küçük çocuğu olan hangimiz evde dahi bir bardak sıcak çay içebiliyor ki? 
Elbette bitmedi ukelalığı.
Para üstü yerine 4 TL’ye sakız vereyim‘ dedi.
İstemiyorum‘, dedim. Değil para üstü yerine, o an bedava versen istemem artık. O kadar gıcıkım.
Ne yapacaksın ki bozuk parayı yurtdışında?‘ diye de sordu tabii bir de.
Sana ne!?

Dünya’nın birçok ülkesinde, birçok havaalanında alışveriş yaptım. Böylesini görmedim. Kalite konusunda haksız mıyım şimdi? Hayır değilim. Çünkü sevgili Facebook takipçilerimin de başına gelmiş bu tür olaylar. Bakın bana yazdıkları:

Aynı şey bizim başımıza geçen hafta orada geldi. Eşim ve ben küçük kahve ve çay istedik, bize gelen yine en büyük boy. Olsun olsun diyor, hayır efendim dedik, içemiyoruz diyoruz, anlamak istemiyorlar. Büyük boyu ödedik ve yarısını içemeyip bıraktık. Demek ki herkese aynısını yapıp para kazanıyorlar. Bize yapılan bir tesadüf değilmiş.

‘İnanılmaz! Türkiye’de insanların sınırları aşma limiti hiç yok. Her şeyi pat diye sorarlar, hayatına alternatifler üretirler. Yetmiyormuş gibi bir de yadırgarlar. Keşke sadece havaalanında olsalar…’


Çocuk oyun alanı da malesef savaştan çıkmış bir haldeydi. Birkaç ay önce gidip de çektiğim resimlerle alakası yoktu. Oyuncak uçağın koltukları yırtılmış, süngerleri dışarıdaydı ve küçük çocukların koparıp yemesi ihtimali ile hiç de güven uyandırmadı bende.

Siz ne diyorsunuz bu konuda?

Resim: http://www.sabihagokcen.aero/basin-odasi/foto-galeri

Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.